Salı, Ekim 11, 2005

her ay bir yazı

üreticiliğimden mi yiyor ankara ne? kısa aralıklara kocaman dünyalar sığdırma çabaları da pek ilerliyor gibi gözükmüyor aslında. o kadar çok ilgi çekici öğe var ki, hiçbirine yoğunlaşamıyor insan. dağıldıkça da kim olduğunu unutuyor. sorumluluklar peş peşe bu ara. zamanın kolu, bacağı kısa geliyor.

bir yandan da sevginin en uç noktalarını zorluyor benliğim. iki gün öncenin nefretini sevgi dolu bakışlara döndürebildiğimi gördükten sonra, sevginin gücünü daha iyi algılamaya başladım. paylaşmanın öyle üst noktalarını keşfediyorum ki, mutluluk sonsuza uzayacakmış gibi geliyor. hastalığın bunalım anlarındaki ufak öfke nöbetlerinin dünyaya bakışı ve dünyanın bana verdiği cevapları ne büyük bir keskinlikle değiştirdiğini bu kadar derinden fark ettikten sonra misyoner kimliğim hem silindi, hem de pekişti.

şimdi somut anlamda: çalışıp para kazanma, yeni yerler keşfetme, yeni hobiler edinme, yeni insanlar tanıma ve sanatın her koluna balıklama dalma amaçlarıma geri dönme zamanı. ankara nın ilk sosyal-kültürel gelişimlerini haftasonu elimden tutan öğretmenlerle keşfettikten sonra, şimdi başta kendimi, sonra peşimden sürükleyeceklerimi gaza getirme ve eyleme sevketme sınavını vermeliyim. bir yandan da şu 1. midtermlere odaklanmalıyım. anlacağın yine yapılacak işler listeleri kabarmaya başladı. ki bunu aylardır dört gözle beklediğimden kaygıdan çok sevinç yaratması da umutlandırıyor beni.

çok boşladığıma üzülüyorum buraları. geçen senenin uzun aralarını bu seneye taşımak utandırıyor, ama ilgime talip öyle çok çelici var ki, dengenin kurulması bir senemi bile alabilir bu gidişle. e şans dile bari bana görünmez hedef kitlesi. dile ki, burayı da, iç dünyamı da kaotik de olsa bir düzene koyabileyim.